şimdi bir mayıs kavga günüdür. burada anlaşalım. yaşamın her saniyesinde türlü şekiller altında süren sınıf kavgasının, çalışan sınıflar tarafındaki taleplerinin güçlü bir şekilde dile getirilme günüdür. sonradan uydurulmuş bir gün değildir. işçi hareketinin içinden çıkmıştır. tabiri caizse bu gün, işçi sınıfının patronlara kendilerini hatırlattıkları bir gündür. ama 1 mayıs kendini işçilerin çıkarlarının yanında görüp örgütlenen küçük büyük sol grupların da kendilerini hatırlatma günüdür. bu gruplar genellikle, sınıfın o an zerre kadar ilgilenmediği konular etrafında, türlü yöntemlerle kendilerini hatırlatırlar. yanlarından geçen daha küçükçe gruplara pışııkk diyerek ilerlerler.



neyse, bu yıl sendikalar taksim diye tutturdu. valilik provakasyon olacak, silah kullanacaklar, istihbaratımız var, tüm halkımızı uyarıyoruz falan dedi. kesk valiliği korku dağlarını büyütmekle suçladı. şimdi valinin mesajı ne? silah kullanma, provakasyon yapma ihtimali taşıdığını ileri sürdüğü bir kalabalığı dağıtırım diyor vali. medya da acaip yer veriyor, en önemli meselemiz oldu yani 1 mayıs.

ortam gerginleşiyor. hükümet saldırı altında. baykal kurultaydan güçlenerek çıkıyor. her konuşmasında tansiyonu yükseltiyor. basın ergenekon'un, deşifre olmuş darbe girişimlerinin üzerine gitmiyor. adeta unutturmaya çalışıyor. hükümete geri adım çağrıları yapıyor. üniversitelerdeki kavgalar artıyor. pirinç fiyatları patlıyor. enflasyon artıyor. ekonomi alabildiğine yabancı mali sermayeye bağımlı, kırılgan. kürtlerle diyolog reddediliyor. her tür demokratik girişim engellenmeye çalışılıyor. siyasal sistem tökezletiliyor. kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde oyların yüzde 90'ını almış iki parti kapatılmak üzere.



sendikalar ne yapıyor peki? sağlık sigortası yenilgisini ne çabuk unuttular. sözde bir işbırakmanın dışında neredeydiler? bir iki yürüyüşün haricinde yatıştaydılar. durdurabileceklerine inanmadılar. ya da dilim varmıyor ama işçilerin hareketinin nasıl büyüyebileceğini bildikleri için tırstılar. şu zamanda işlerine gelmedi. onlar akp'ye şimdi 1 mayıs'la taksim'le yükleniyorlar. tabii bu kolay. tüm darbeciler arkalarında. hükümetin yıpranması onların hoşuna gider...



böyle kolaycı sendikacılık, solculuk olmaz! tüm toplumun geleceğini ipotek altına alan gss'ye direnme, sonra da tabanına "bak ben taksim diye direttim" de! üstelik darbeye karşı bir çift sözün olmasın...



showculuk değil solculuk zamanı. saflar giderek belirginleşiyor. "ne darbe ne darbe" diyenler beri tarafa gelsin...



Blogged with the Flock Browser

Pazartesi, Nisan 28 0 yorum

Pazar, Nisan 27 0 yorum



neredeyse bir yıldır darbecilerin tehditleri altında yaşıyoruz. akp aklını başına almazsa darbenin meşru olacağını düşünen insan az değil. sanıyorum bir yüzde 20 falan var. bu seçmen sayısının beşte biridir ki bana göre küçümsenemez. Bence mesela, izmir paso akp kapatılsın diyodur, tabii akp seçmeninin dışındakiler. şimdi bu insanları etkilemeden, darbe fikrine karşı mücadele etmek çok zor olur. bu insanlar sonuçta "ulu önderin" ilkelerine sahip çıktıkları için darbeyi savunuyorlar. öyleyse onlara, gerçekte "önderin" ilkelerinin ne anlama geldiği ve vaktiyle neye yaradığı, bugün büründükleri başka anlam ve görevler anlatılmalıdır. bu kemalizmle mücadele anlamına gelir. işte bu nedenle, kemalizmle mücadele etmek zor olduğu için "solcular" darbe tartışmalarında ortalıktan tüyüyorlar. bir çok konuda sizinle anlaşan insanlar, bu konuda sizi timur'un karşısındaki nasreddin hoca kıvamında, ortada bırakıveriyorlar. bu nedenle bugün, net bir şekilde "darbeye hayır" diyebilen bir avuç devrimci insan var. demokrasiyi savunmak zordur beyler, bayanlar ve öyle "akp'yi istemiyoruz" diyerek demokrasi savunulmaz. demokrasiyi savunmak için, ne kadarsa o kadar demokrasimizin, kemalizme rağmen kazanıldığını çat çat söylemek gerekir. şimdilik iyi günler.

Perşembe, Nisan 3 0 yorum