Nihayet hükümet yaklaşık otuz yıldır yürütülen kirli savaştan yana olmadığını açıkça ilan etti. Türk devleti ve hükümeti seksen yıllık hakim ideolojisini sorgulamaya başladı. Bunu 'Kürt açılımı', 'demokratik açılım' veya 'Milli birlik projesi' olarak ortaya koymaya çalışıyor. Bu süreç nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, belli ki yürütülen resmi siyaset fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Dolaysıyla Türk siyaseti ve egemen sermaye yeni bir döneme doğru yönelmeye çabalıyor. Bu süreci zorlayan unsur en başta mücadele eden Kürt halkı ve onun siyasi önderliğinin yılmadan verdiği mücadele ve direnişçi ruhudur.

Türk solunun geniş kesmi ne yazık ki bu sürecin uluslararası güçlerin direktifi ile başladığını söylemektedir. Ergenekon sürecinde aldıkları tutumun bir benzerini bu barış surecinde de almaya çalışmaktadırlar. Dolayısıyla barış sürecinin engelleyiciliğine, takoz koyuculuğa hatta bir zamanlar hasım gördükleri ırkçı MHP'nin yanında yer almaya savrulmuşlardır. Cumhuriyet mitingleri ile beraber bu sol sol olmaktan çıkmıştı, dolaysıyla bu sözde soldan söz etmek pek anlamlı olmasa gerek. Sosyalist solun bir kesimi de Kürtlere akıl verir bir tutumu benimseyerek sürecin çeperinde gezinmektedir. Oysa durum çok açık; halklar barış istyor ve hemen, şimdi, gecikmeden barış istiyor. Bunun nasıl olacağına savaşan taraflar karar verecektir. Bu barış sürecinin başarıya ulaşması, Kürt halkının kazançlı çıkması Türk solunun en acil ve vazgeçilmez görevi olmalıdır. Türk solu bu sürece destek olmalıdır. Hükümetin barış sürecinde ayağını sürçmesini eleştirmeli ve bir an önce masaya oturtmaya çalışmalıdır. Nasıl Ergenekon sürecinde hükümeti denetliyorsa, barış sürecinde de denetlemelidir. Toplumsal duyarlılığı artırmaya çabalamalıdır.
Türk solu bu sürece doğru yaklaşırsa otuz yıllık yürütülen bu kirli savaşta oluşturulan milliyetçilik kırılabilir. Eğer bu süreçte Türk solu ve sosyalistleri Ergenekon sürecinde aldıkları 'bana neci' tutumu takınırlarsa Ak Parti'nin oluşturmaya çalıştığı mavi milliyetçiliğin kanalına kitlelerin akması engellenemez olur. Ha bu iyi mi olur, valla bir sosyalist olarak söylersem, iyi olmaz. Çünkü yeni bir dünyanın kurulmasının ancak dünya işçi sınıfı ve özgür halklarla olabileceğine inanmaktayım. Hiç bir milliyetçi ideoloji ile yola çıkılarak yeni bir dünya kurulamaz. Sosyalizm de kurulamaz ki bunun hezimetine çok yakın dönemde hepimiz tanık olduk. Bundan dolayı bu süreçte hükümeti koşulsuz barış sürecine zorlamak kendini sosyalist olarak niteleyen herkesin görevidir.

Unutmayalım Ak Parti ardı ardına gelen krizlerden bıkan emekçi kesimlerden aldığı destekle bugüne geldi. Yaklaşık yedi yıllık iktidar sürecini de her geçen gün pekiştirmektedir. Keşke bu süreçte Türk sosyal demokrasisi belirleyici olsaydı ama nerede... Türk sosyal demokratları cuntacılık, ergenekoncuların avukatlığı veya Kemalizmden medet ummaktan başka birşey yapmıyor ki! Gerçek bir sosyal demokrat anlayış olsa, yani bizim sahtekar sosyal demokratlar olmasalar, bugün bu süreç onların insiyatifiyle yürüyecekti. Pek tabi benim ve benim gibi düşünen sosyalistlerin daha çok işine gelecekti. Çünkü, sosyal demokrat işçi ve emekçiyi sosyalist saflara katmak, sosyalist fikirlerin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak daha kolay olacaktı.

Oysa şimdi, liberal demokrat bir sermaye partisinin yakaladığı toplumsal önderliğe alternatif olmak daha zahmetli. Yine de buna şükretmiyor değilim. Hasbelkader Cumhuriyet Mitinglerinin sonucunda bizim nadide sosyal demokrat CHP iktidara gelseydi ne olacaktı halimiz, düşünmemek daha iyi!

Barış süreci artık geri dönülmeyecek evreye girdi. Unutmayalım Kürt halkının karşısında egemen sınıfın temsilcisi Ak Parti var. AK Parti bu süreçte Türk sermayasinin ihtiyaçlarına öncelik tanıyacaktır. Türk sosyalistlerinin böyle bir önceliği yoktur. Bizim önceliğimiz işçilerin ve emekçilerin çıkarıdır. Bu barış süreciyle birlikte demokratik kazanımlar elde etmenin yolunu aramalıyız. Demokratik bir anayasanın hazırlanması ve Kürt siyasi temsilcilerin taleplerinin koşulsuz olarak sağlanması için mücadele etmeliyiz. Eğer hala solcu ve sosyalistsek.

Çarşamba, Ağustos 19

0 yorum

Yorum Gönder

antikapitalist hava sahasındasınız, türbülans ihtimalini gözden çıkarmayınız...