adamlar 1 gece önce mecliste sabahın dört buçuğuna kadar çalışıp ab'nin istediği değişikliği yapıyorlar 301 konusunda, sonra, güneşin ilk ışıklarıyla beraber disk ve kesk'e "allah ne verdiyse" girişiyorlar. hükümetin yargı darbesine karşı ab normlarına daha sıkı sarılacağını umanlar şaşırıp kalıyor. pek çok liberal demokrat, akp'nin ipini çekmekte olduğunu düşünüyordur ve yarın yazacaklardır bunu, hep beraber okuruz.



bu analizcilerin göremediği şey şu. önümüzdeki tablo sınıf mücadelesinin dinamikleri üzerinden şekilleniyor. akp çok değil daha iki hafta önce çalışanlar karşısında en keskin kılıcını çekti ve genel sağlık sigortası yasasını meclisten geçirdi. yasaya karşı verilen mücadele içinde bir bölünme ortaya çıktı. türk-iş'e bağlı 15'e yakın sendika, genel merkezlerinin kararına rağmen gösterilere katıldı. bu çok önemli bir kırılma noktasıydı. türk-iş genel başkanlığına gelen akp yanlısı isim ve ekibine bir başkaldırıydı. mücadeleci sendikalar disk ve kesk ile birlikte saf tuttular. ama mücadele kaybedildi ve yasa çıktı. ve işte biliyoruz sonrasındaki sigorta müdürlükleri önündeki 2.5 aylık sigortalı bebek manzaralarını ve uzayıp giden kuyrukları.



hemen akabinde gelen 1 mayıs sendikalar için yeni bir teşhir ve direnme imkanı sağladı. disk ve kesk taksim'de ısrar etti, türk-iş de sözünü ettiğim 15'e yakın sendikanın tabanının baskısıyla bu kervana katılmak zorunda kaldı. genel merkezin genel başkan tarafı son anda yine sattı. yani bu 1 mayıs'ı aslında "sınıfın içinde süren bir sınıf mücadelesi" belirledi.



aslında yaşananlar bazı şeyleri kanıtladı. işçi sınıfının ısrarlı mücadelesinin gündemi belirleyebileceğini mesela. bu ısrarlı mücadelenin işçi sınıfının hakiki, somut talepleri etrafında geliştiğinde kazanma şansının yüksek olduğunu mesela. sendika bürokrasisine asla güvenmemek gerektiğini mesela. seçilmiş hükümetlere karşı planlanan darbe girişimlerine karşı çıkılıp, kitlesel olarak demokrasiyi savunmanın önemini mesela.



keza, bu 1 mayıs'ın ana gündemi sendikalar açısından darbe sürecine karşı çıkmak olsaydı, tek değilse bile ana slogan, "darbe değil, daha çok özgürlük" olsaydı, öyle sanıyorum, taksim'e de çıkılırdı, demokrasi de güçlenirdi mesela...



yine de çok geç değil ama. önümüzdeki dönem hem akp'nin neoliberal politikalarına direnmek, aynı anda da darbe girişimleri karşısında, siyaset kurumunu, demokrasiyi savunmak gerek. kapıda bekleyen olası bir ekonomik kriz anında işçi sınıfı ve sol ancak bu koşulda güçlü bir yanıt oluşturabilir. sınıfın içindeki olası bölünme ancak bu düzlemdeki bir yeniden birleşmeyle gelecek için umut olabilir. yani bence böyle. saygılarımla efendim, görüşmek üzere.



not: dün yaşanan devlet terörüne değinmek bile istemedim, onu ne tuhaf ki mhp bile eleştiriyor...

0 yorum

Yorum Gönder

antikapitalist hava sahasındasınız, türbülans ihtimalini gözden çıkarmayınız...