Doğal yolla gerçekleşmeyen, modern biyoteknoloji kullanılarak,herhangi bir canlı organizmadan bir geni alıp, ayrıştırıp, laboratuvar ortamında bir başka canlıya aktararak burada yeni bir canlı üretiyorlar. daha sonra da bu yeni canlının patentini alıyorlar. oysa, bir geni aktardığınızda doğaya, o canlıya bir bedel ödemiyorsunuz ki mülkiyet hakkı talep edeceksiniz! yapılan biyolojik korsanlıktan başka bir şey değildir.
bir organizmaya ait genin diğer bir organizmaya aktarılması işlemi
sonucu oluşan yeni organizmaya, Genetiği Değiştirilmiş Organizma
(GDO) deniyor. Bütün organizmalar DNA denilen molekülden oluşur.
Kromozomlar içersindeki genler tüm yaşamlarda ortaktır. Bir bitki de,
insan da DNA taşıdıkları için bunları birbiriyle değiştirmek mümkündür.
Kromozomların yerini değiştirdiğinizde insanlarda kanser başlıyor. Bir
gendeki bozukluk ömür boyu hastalığın çekilmesine neden oluyor.
İlk denemelerde domates kullanıldı. Domatese, soğuk sularda
yaşayan bir balığın antifriz üreten hormonu aktarıldı. Bilindiği gibi
domates sıcak iklimlerde yetişir. Erken ilkbahar ve geç sonbahara
kadar “büyüme periyodunu geliştirmek” amacıyla, antifriz domatesin
bünyesine aktarılmış. Hiçbir fark yok. Domates yiyorsunuz fakat balık
geni taşıyor. Bu da balık alerjisi olanlarda domates yediği halde bu
hastalığın nüksetmesine neden oluyor. GDO’lu ürün yiyenlerde
özellikle alerji önemli bir rahatsızlık olarak gündeme gelebiliyor.
sohbet böylece uzayıp gidiyor. şu açık ki gdo'lu ürünler konusunda hükümetler tutum almaktan kaçınıyor. bu konuya döneceğiz...
0 yorum