dün 140 dakika bale izledim: istanbul. hemen söyleyeyim az sonra okuyacaklarınıza rağmen iyi de oldu. başlangıçta etkileyici bir müzik sürerken perdenin 5 dakika falan kalkmaması, farklı bir şey izleyeceğim izlenimi oluşturmaya yetti. eğer izlerseniz videoda oyun kısım kısım anlatılıyor. ben de o sırayla gideyim bari. ilk perde ayasofya'nın önünde başlıyor. istanbul'la ilgili olduğu düşünülen simgeler ve tarihi karakterler birlikte boy gösteriyor. bir nevi içindekiler bölümü yani. 2. tabloda 2. mehmet, kaçınılmaz sonunun farkında olan konstantin'den şehri savaşmadan teslim etmesini istiyor. konstantin tabi savaşacak, ancak fatih rumeli hisarını da yaptırıp bizans'a karadeniz'den yapılması muhtemel yardımları da kesince, şapa oturuyor. burada hisar maketleri eşliğinde gerçekten bunaltıcı şeyler oluyor. insan konstantin'in ruh halini çözüyor hemen. neyse, sonra fetih gerçekleşiyor. meşhur haliç'in ağzına zincir germeler ve fakat 72 parçalık donanmanın karadan indirilmesi. bu tabloda gemi olmuş adamlar güzel. kostüm yalın ama yaratıcı. ardından mehmet'in (artık fatih) gayri müslim ahaliyi toplayıp "gazab-ı şahanemden korkmayın" repliği geliyor. dinlerinden dolayı onlara dokanılmayacak. hatta rum patrikhanesi açılıyor, ermeni patrikliği kuruluyor. kısa kısa geçiliyor bunlar. dans performansları özellikle fatih'inki görülmeye değer. izliyor yani insan. ilk perde neyle kapanıyor, oryantalist bir burkulma ve evet haremle. köleler, cariyeler, harem ağası, fatih'in yatak sahnesi. ara. istanbul bu mu soruları.

ikinci perde ispanya'dan osmanlı'ya sürülen seferadlarla başlıyor. genç yaşlı çoluk çocuk yollarda yahudiler. öyle yürüyorlar. dans yok bu sahnede. yaratıcı değil bence. sonra lale devri başlıyor. lale çizen ressamlar, epey dekolte kostümler giymiş kadınlarla cilveleşiyor. bu tablonun sonunda ellerinde kocaman lale resimleriyle onları pankart taşır gibi bize gösteren laleistler geçiyor. devir kapanıyor böylece. cumhuriyet dönemine geldik. ingiliz zırhlıları haydarpaşa açıklarında. birden bir alkış kopuyor. holigan mı lan bunlar diyorum. sonra mustafa kemal görünüyor siyah beyaz karelerde. alkış artıyor, dinmiyor. bale yok, sanki taşrada cumhuriyet bayramı kutlaması. slayt gösterisi tatsızlığı. cumhuriyet de böyle geçip gidiveriyor. kolay bir yol, konjontürel de üstelik. sonra istanbul deyince pat diye akla geliveren beyoğlu. sahnede bir tramvay. ah beyoğlu, vah beyoğlu diye bir tango. ardından benim beğendiğim megapol videosu geldi. finalden hemen önce martı olmuş kızların güzel dansları. finalde sahnedeki bir vapurun içinde oyunun tüm karakterlerini görüyoruz. vapuru nasıl koymuşlar buraya sorusu.

netice olarak söylemem gerekir ki, oyun kültür yaşamında, sanat mozaiğindeki eksik taşlardan birini yerine oturtma iddiasını taşıyabilecek kadar büyük değil. dekor, kostümler ve müzik başarılı. danslar bazen çok etkileyici. ama istanbul'u anlatabildiği söylenemez.

resmi ideoloji çok baskın. fatih'in adaleti, osmanlı'nın yahudilere sahip çıkması türk-islamcıların kasılarak anlatıp durduğu, oradan kemalizme de içselleşmiş şeyler. cumhuriyet dönemi m.kemal gazcılığıyla geçiştirilivermiş. cumhuriyet sonrasına ait tek kayıt, 1940'ların beyoğlu'su. bu oyunda insanlar yok. koca istanbul, kemalizmin elitizmine kurban edilmiş. yakışıklı bir fatih var. laleist çapkınlar var. tango yapan burjuvalar, kuşlar var, ama insanlar yok. hacivat karagöz oyunları bile, içerdiği zengin insan kaynağıyla, istanbul'un gerçek ev sahiplerinin içten tasvirleriyle daha başarılı "istanbul"dan.

Pazar, Şubat 24

0 yorum

Yorum Gönder

antikapitalist hava sahasındasınız, türbülans ihtimalini gözden çıkarmayınız...

Subscribe here