27 Mayıs 1942'de, Alman işgali altındaki Prag sokaklarında, hemen önünde SS bayrağı ve Reich Protektorası'nın sancağı olmak üzere Mercedes'iyle ilerleyen, önde gelen Nazi subaylarından Reinhard Heydrich'e bir suikast düzenlenir. Gerçi suikast için hazırlanan Sten marka makineli tüfek tutukluk yapar ama atılan bomba hedefini şaşırmaz. Nazi kasabı bir hafta sonra ölür.
Cenaze töreninden sonra Hitler şöyle der: "Heydrich'in öldürülmesi oluk oluk kanla cezasını bulmalı". Önce yakınlarda kurulmuş olan Yahudi gettosu Theresienstadt'tan üç bin Yahudi fırınlara gönderilir. Ardından tutuklamalar ve kurşuna dizmeler gelir. Ama asıl tarihe unutulmaz kara bir çentik olarak düşülen şey Prag'ın kuzeybatısındaki madencilerin yaşadığı Lidice köyünün başına gelenler olur.
Köyde evler basılır ve olmayan kanıtlar yaratılır. Führer'in kesin emirleri şunlardır:
1.Tüm yetişkin erkekler kurşuna dizilecek.
2.Tüm kadınlar toplama kampına gönderilecek.
3.Çocuklardan Almanlaştırılmaları mümkün olanlar Reich'taki SS ailelerine verilecek.
4.Yerleşim yeri tamamen yakılıp yerle bir edilecek.
199 erkek onarlı gruplar halinde kurşuna dizilir. 195 kadın gaz odalarına yollanır. 95 çocuktan yalnızca dokuzunun 'Almanlaştırılabilir' olduğuna karar verilir. Geri kalanı 'kaybolur'.
Ardından köy bombalanır, tümüyle yakılır ve buldozerlerle dümdüz edilir. Kalan enkaz taşınıp götürülür. Ev hayvanları öldürülür ve mezarlık dümdüz edilir. Lidice'den geriye hiçbir şey kalmaz. (Bu arada Reich görüntü habercisi hemen tüm sahneleri kameraya alır. Bunlar daha sonra Nürnberg Mahkemeleri'nde ortaya çıkacaktır. Filmde kilise kulesinin üç bombalamada yıkılmasına sinirlenen, kameraya gülerek şakalaşan Nazi subayları görülmektedir).
Faşizm budur
Bir subayının öldürülmesine karşılık bir köyü resmen haritadan ve hatta tarihten silmek istemek nasıl bir anlayışın ürünüdür? Kalıntıları bile taşıtıp (maden işçilerine tabii ki), orada bir zamanlar hayat olduğuna dair her şeyi silmek kimin aklına gelir? Başka hiçbir baskı rejiminde bu kadar sistematik ve sıradanlaşmasıyla korkunçlaşması bu kadar paralel ilerleyen bir ideoloji egemen değildir. Ancak faşizm insanlık tarihine bu kadar koyu bir kara leke bırakabilir.
Üstelik bu sadece Alman faşizmi dönemine ait tekil bir örnektir. Bir de Japonya'da Yakuzaların yaptıklarını okuyun. Türkiye'de de örneğin, 24 Aralık 1978'de, belledikleri evlerin kapılarına önceden işaret koyup sonra da basmaya gelen, faşistler olmuştur. Hamile kadınların karınlarından bebeklerini çıkarıp kaynar kazanlara atanlar faşistlerdir. Bu eylemi yapan ülkücü faşist militanlar birilerinin soyunu kurutmak isteseler gerek.
Soykırım
Birleşmiş Milletler'in yaptığı bir soykırım tarifi var. İsteyen açıp ayrıntısına bakabilir. Ama özetle şöyle: bir etnik azınlığı tamamen imha etmek. Nazilerin yaptığı buydu: Başta Yahudiler, pek çok etnik azınlığı 'tamamen' imha etmek. Bu yolda büyük başarı elde ettiler.
Benzer bir uygulamayı Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında İttihat ve Terakki kadroları gerçekleştirdi. 1915 yılında, tehcir (zorla göç ettirme) adı altında bir milyon Ermeni öldürüldü. Hayatta kalanların bir kısmı Der Zor çöllerinde öldü (bölgeye dair 'insan yaşayamaz' raporu verilmişti). Kalanlar dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmak zorunda kaldı. Ve bu uygulamanın adına dünyanın pek çok yerinde soykırım dendi.
Türkiye Cumhuriyeti bugün için bunu kabul etmiyor olabilir. Türk faşistleri ve onlarla kolkola yürüyen sağ-sol Kemalistler de öyle. Ama herkesten önce söz konusu halk yıllardır avaz avaz soykırıma uğradığını bağırıyor. Herhalde bu halkın karşısına çıkıp "Sen nereden bileceksin soykırıma uğrayıp uğramadığını. İşte ben sana söylüyorum: uğ-ra-ma-dıııın!" diyecek şövalye ruhuna, bizim ülkemizdeki kadar çok, hiçbir ülkede rastlanmaz.
Irkçılık ve düşünce özgürlüğü
Soykırımı ırkçılar yapar. Sonra da yaptıklarına soykırım denmesine en çok onlar kızar. Fransa parlamentosunun kararı 'Ermeni soykırımı yoktur' demeyi yasaklıyor. Mantıklı. Çünkü vardır. Burada ikirciğe gerek yok: ya baştan "soykırım vardır" diyeceksiniz, ya da "yoktur" deyip karşı saflara saldırıya geçeceksiniz. Türk solu, maalesef beni yine hiç şaşırtmadan, ikincisini tercih etti.
Fransa'daki yasayla ilgili, sosyalistler arasında da sürmekte olan, bir tartışma var. "Madem düşünce özgürlüğü var herkes istediği gibi düşünsün. Fransızlar da ikiyüzlülük yapmasın." Burada anahtar kelime 'herkes'. Herkes deyince işin içine faşistler de girer. Ne de olsa canlılar. Yani faşistler de istediği fikri savunsun, istediklerini söylesin.
Bu temenninin altında çocuksu bir saflık, idealist bir insan sevgisi yatıyor, anlıyorum. Ama önce şu 'ayrıntıyı' atlamayalım: Düşünce özgürlüğü mücadelesi yalnızca düşünme eylemini özgür kılma mücadelesi değildir. Aslolarak, düşünülmüş olanın, her türlü araç ve örgütlenme yoluyla yayılabilmesinin önündeki tüm engelleri ortadan kaldırma mücadelesidir. Peki faşistlerin tüm dünya tarihinde ve bugün savundukları düşünceleri uygulamaya koyma biçimlerinin serbest kalmasını istediğinizden, hatta onların bu özgürlüğünü bizzat siz savunmak istediğinizden emin misiniz?
Neden yasak?
Almanya'da, örneğin, Yahudi soykırımını yok saymak yasak. Çünkü Yahudi soykırımından dolayı hala pek de iyi gözle bakılmayan Almanlar utançlarından kurtulmak istiyor. Bir kez inkâr yoluna gidilirse milyonların imhasına yol açan Nazi rejiminin aklanma ihtimali doğabileceğini de biliyorlar. Nazi rejimini bir daha yaşamayı geç, hatırlamak bile istemiyorlar.
Tüm politik fikirler çeşitli arenalarda tartışabilir, uzlaşabilir, uzlaşmayabilir. Bazen işbirliğine de gidebilir. Faşizm ile sosyalizm hariç. Sosyalizm, faşizmi de doğurmuş olan kapitalist sistemin kökünden yıkılmasını ister. Faşizm o sistemi ayakta tutmanın en gaddar ve kanlı aracıdır. Sosyalizm bütün insanların; dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel tercih, kültür ayrımı yapmaksızın bütün insanların, eşitliğini savunur. Faşizm tek bir ırkın üstünlüğüne inanır. Geri kalanlar ya köledir ya imha edilecektir. Sosyalizm insan, hayvan, bitki vb tüm canlılar üzerindeki her türlü baskı ve şiddete karşı savaşır ve fikir üretir. Faşizm baskı biçimlerini insanlık tarihinin gördüğü en ağır ve silinmesi zor izler bırakan irtifalara taşır. Ürettiği fikirlerinse toplu insan imhasındaki başarıları kanıtlanmıştır.
Son olarak, faşistler soykırımı içten içe savunarak reddeder ve resmi ideolojinin sağladığı zeminde sağa sola azgınca saldırır. Sosyalistler ise, karşısında savaştıkları devletin sözlerine değil, soykırıma uğradığını ilan etmiş olan bütün halkların sözlerine kulak verir.
Cengiz Algan, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De Sözcüsü
0 yorum